"Nasıl bir kur politikası" sorusuna cevap aramadan önce kambiyo sisteminin bugünkü durumuna ve de kısaca tarihçesine bakalım.
Bugünkü kambiyo sisteminin temelleri 1944 yılında ABD'nde New Hemshire eyaletinin Bretton Woods kasabasında yapılan bir konferans neticesinde ortaya çıktı. Dünya Bankası ve IMF'nin de temelleri de bu toplantıda atıldı
1971 yılına kadar yürürlükte kalan bu sisteme göre 1 ons (yaklaşık 31 gram) altın= 35 ABD Doları olmak üzere dünya ülkeleri ulusal para birimlerini belli bir değer üzerinden ABD Dolarına en-dekslemiştir. Ulusal paraların maksimum %1 oranında aşağı ve yukarıya oynayabileceği bir bant aralığı belirlendi.
Bu oranların daha fazla değişmesi durumunda ülkelerin para otoriteleri piyasalara müdahale edecek, bunun için döviz rezervlerini devreye sokacak, bu da yetmezse IMF'den kredi kullanacak. Ancak bu şartlardan sonra IMF'den izin alınarak devalüasyon yapılabilecekti(19).
Bu sistem 15 Ağustos 1971 tarihinde ABD'nin Doların altın ile bağlantısını kopartması neticesinde çökmüştür. Bu tarihten sonra Doların altın olarak artık bir karşılığının olma zorunluluğu kalkmıştır.
17/18 Aralık 1971'de Washington, Smıthosoian'da yapılan toplantı ile ABD karşısında Mark ve Yen başta olmak üzere ülkelerin paraları devalüe edildi.
ABD'de 12 Şubat 1973'te ikinci kez devalüasyon oldu. Nihayet Mart 1973'te Smıthosian antlaşması da yürürlükten kalktı(20).
Bu tarihten itibaren her ülke kendine ait bir sistem hayata geçirmeye çalışmıştır. Tabii ki Doların "hard curency" yani bütün dünyada geçerli olma vasfı günümüzde de devam etmektedir.
Bretton Woods sisteminin en önemli özelliği ABD Dolarına bütün paraların endekslenmesi ile birlikte ABD Dolarının dünya parası olmasıdır. Başka bir ifade ile ülkeler kendi aralarında, hatta kendi topraklarında yaptıkları işlemleri Dolar üzerinden gerçekleştirmeye başlamışlardır. ABD her ne kadar bastığı Dolar karşılığı rezervlerinde altın bulunduracağı sözü vermiş de olsa hiçbir ülkenin Doların karşılığı rezerv edilmesi gereken altın miktarını denetleme imkanı olmadığı için ABD özellikle 60'lı yılların sonucunda ortaya çıkan cari açıklarını karşılığı olmayan para basarak kapatma yoluna gitmiştir. Marshall yardımları olarak bilinen yardımların ABD'ye hiçbir maliyeti olmadığı gibi, bu sayede kendi parasını başka ülkelerin topraklarında hâkim kılmıştır.
Matbaa maliyeti dışında bir maliyeti olmayan Dolarları basıp bütün dünyaya dağıtan ABD hem siyasi hegemonyasını, hem de dünyadaki gelirleri kendisine aktaracak sistemi kurmuştur.
Zaman içerisinde altın ile bağlantısı da ortandan kalkan Dolar artık gerçekte karşılığı olmayan ancak itibarından dolayı bütün dünyada kullanılan para haline gelmiştir.
ABD değil rezervlerindeki altının, sahip olduğu bütün yeraltı ve yerüstü kaynaklarının da üzerinde para basarak dünya ülkelerine göndermiştir. Göndermeye de devam etmektedir.
ABD sanıldığının aksine üreten değil, tüketen bir ülkedir. Yılda ortalama 600 milyar Dolar cari açık vermektedir.
2002 yılı cari açığı 473.9 milyar Dolar, 2003 yılı cari açığı 530.7 milyar Dolar, 2004 yılı cari açığı 660.4 milyar Dolar olan ABD' de, 2005 yılında cari açık 691.1 milyar dolar olarak beklenmektedir(21).
ABD bu açığını ise para basarak ve tahvil çıkararak kapatmaktadır. Halihazırda ABD'nin dış borcu 2.7 trilyon dolar olarak hesaplanmaktadır. Bu rakam ise dünyanın toplam GSMH' nın % 7.5'ine karşılık gelmektedir(22).
Kambiyo sistemini konuşurken üzerinde durmamız gereken en önemli konu para alanları meselesidir. Ulusal paraların geçerli olduğu alanlar konusu belki de ekonomi politikaları içerisinde en önemli olanıdır.
Bugün dünyanın değişik yerlerinde FEX piyasalarında ulusal paraların alım ve satımı yapılmaktadır. Ancak her ülkenin parasının günde 1.9 trilyon Doları bulan bu piyasalarda alım ve satıma konu olması mümkün değildir(23). Londra, Newyork, Paris, Tokyo gibi piyasalarda belli başlı ülkelerin paraları alınıp satılmaktadır.
Ülkemiz açısından değerlendirdiğimizde, Türk parası ile bu piyasalarda Dolar ya da Euro almamız mümkün değildir. Başka bir ifade ile TL konvertibl değildir.
Ulusal paramız dünyanın herhangi bir yerinde Dolar ile değiştirilemezken, kendi topraklarımızda hem halkın arasında, hem de bankalar arası piyasalarda, Kapalı Çarşı'da rahatlıkla başta Dolar olmak üzere hard curency'ler işlem görebilmektedir.
Madem ki ulusal paramız FEX piyasalarında işlem görmemektedir, öyleyse kendi topraklarımızda yabancı paraların konvertibl olmasına müsaade etmemizin hiçbir haklı izahı olamaz.
Yabancı paraların bir ülkenin topraklarında dolaşımda bulunması demek o ülkenin zenginliklerinin yabancı ülkelere aktarılması demektir.
Özellikle karşılığı bulunmayan ABD Dolarının dünya ekonomilerinde hâkim olması dünyayı içinden çıkılmaz bir krizin eşiğine götürmüştür. Bugün rezervlerini Dolar cinsinden tutan ülkeler bu paraları sahibine geri götürdüğünde bunlara karşılık bulamayacaktır.
Bu açıdan bakıldığında zengin kabul edilen birçok ülke esasında karşılığı olmayan kâğıt parçalarına sahip hayali zenginlikler üzerine oturmuş ülkelerdir.
Milli Ekonomi Modeli'ndeki kambiyo sistemi ithalat ve ihracata dayalı sabit kur sistemidir.
Günlük işlem hacminin çok üstünde FEX piyasalarında işlem olmaktadır. Bu işlemlerin mal ve hizmet ticareti ile alakası yoktur.
Son dönemlerde çıkan hem Asya, hem de Meksika krizleri incelendiğinde; ülkemizde çıkan krizlerle aynı yapıda oldukları görülecektir.
Ekonomi büyüyor gözükürken, enflasyon düşme eğiliminde iken bir anda kriz patlamaktadır. Sebebine bakıldığında bu ülkelerin tamamında -buna ülkemiz de dahil- kriz öncesinde portföy akışının olduğu görülecektir. Ulusal piyasalara kademeli olarak giren yabancı para bir anda piyasalardan çekildiğinde ülke ekonomilerini de beraberinde batırmaktadır.
İster sabit, ister dalgalı sistem olsun, yabancı paranın değeri, serbest piyasa adı altında belirlendiğinde bu piyasalara hakim olan global sermaye sahipleri bir anda ellerindeki ulusal veya yabancı parayı satarak veya alarak piyasaları bir anda darmadağın etmektedirler.
Boom bust cycle denilen anlayışa göre; her şey yolunda iken cari açık yabancı para ile finanse edilmekte, arkasından birden piyasalardan çıkan global sermaye ekonomilerde bomba etkisi yapmaktadır(24).
Oysa ithalat ve ihracata dayalı bir kambiyo sistemi uygulandığında yabancı paranın değerini global sermaye sahipleri değil, ülkelerin merkez bankaları belirleyecektir. Hem kontrol devletlerin kendi elinde olacak, hem de yabancı paranın fiyatı gerçek değerinde ülkelerin çıkarlarına uygun bir fiyat düzeyinde konumlanacaktır.
Ünlü spekülatör G. Soros'un İngiltere Merkez Bankası'na bile devalüasyon yaptırdığı düşünüldüğünde, devletlerin kendi kontrollerinde olmayan bütün kambiyo sistemlerinin o ülkelerin ekonomilerinde eninde sonunda büyük tahribatlara sebep olacağı açıktır.
Yabancı paranın ithalat ve ihracata bağlı olarak değerini bulması, yine sabit bir değişken olarak merkez bankaları tarafından belirlenmesi, dövizi bir yatırım aracı olmaktan çıkaracağı gibi, ülke ekonomilerine çok önemli iki kazancı olacaktır. Birincisi; milli gelirin küresel güçlere transferi engellenecek, ikincisi yabancılar ülke ekonomileri üzerinde istedikleri gibi oyun oynayamayacaklardır.
Bu manada serbest piyasa demek piyasaların gelişmiş ülkelerin ve onların destekçisi global sermaye sahiplerinin kontrolüne geçmesi demektir. Oysa Milli Ekonomi Modeli'mizde halkın yararına devlet kontrolünde piyasa anlayışı olduğu için piyasaların hakimi global sermaye sahipleri değil bizatihi milletin kendisi olacaktır.
Ülkemizde şu anda uygulandığı söylenen dalgalı kur sisteminin yararımıza olmadığı anlamak için arka arkaya bu kadar yüksek cari açık vermemize rağmen düşük döviz fiyatlarına bakmak yeterlidir. Normalde cari açık olan yerlerde döviz talebinden dolayı döviz fiyatları yükselmesi gerekirken ülkemizde fiyatlar düşmektedir. Global sermaye sahipleri getirdikleri dövizi ulusal paraya çevirip devlete satmakta hem faizden, hem de düşük kurdan dolayı iki kat fazla para kazanmaktadırlar. ister dalgalı, ister sabit kur sistemi olsun serbest piyasa mantığı içerisinde interbank ortamında belirlenen döviz fiyatları yabancıların kontrolünde bir kambiyo sistemidir. Bunun yerine devletin kontrolünde bir kambiyo sisteminde yabancı para gerçek değerini bulacaktır.
Bir ülkenin parasının değerini gerçekte o ülkenin ihraç mallarına olan talebin belirlemesi gerekirken, bugün serbest piyasa adı altında bu değer dünya çapında sermaye sahipleri tarafından belirlenmektedir.
Milli Ekonomi Modeli döviz piyasalarını ülke ekonomilerini kontrol etmekte kullanılan bir araç olmaktan çıkarmaktadır. Bir paranın hard currency olması hayali şeylere değil, ülkelerin sahip olacağı kaynaklara ve üretim gücüne bağlı olacaktır.
19- Doç. Dr. Sadi Uzunoğlu, Para ve Döviz Piyasaları, s. 4-6, 2.bas. 2003
20- Bkz. Doç. Dr. Sadi Uzunoğlu, a.g.e.
21- www.worldbank.org/globaloutlook.
22- World Bank (Prospects for The Global Economiy)
23- BIS (Bank for International Settlements)
24- Doç. Dr. Gülsün Yay, 1990'lı yıllarda Finansal Krizler, iktisat'ın Dama taşları- 2002, Eğitim serisi-2, s. 224