Milli Ekonomi Modeli'nin paraya ve devlete getirdiği tarif ve yüklediği görevler, mevcut ekonomi modellerinin gelir dağılımının bozulmasına sebep olan bakış açılarının dışında yepyeni bir mahiyet arz etmektedir.Devletin asli görevlerinden biri de senyoraj hakkını kullanarak, ülke içinde yeterli miktarda yerli paranın bulunmasına ve piyasalara hâkim olmasına, imkan sağlamasıdır. Böylece milletin emeği sayesinde elde edilen gelir, sosyal devlet projesi ile yine millete hizmet olarak aktarılacağı için elde edilen gelirin hem ülke topraklarında kalması, hem de herkesin istifade edebileceği şekilde adilane bölüşülmesine imkan tanıyacaktır. Bu sebeple Merkez Bankası'nın, IMF'nin değil, milleti temsil eden siyasi güç tarafından yönetilmesi şarttır.
Yine devlet, piyasaları düzenleyen hakem rolünü üstlenerek, piyasaların belli başlı küresel güçlerin denetimine geçmesini önlemelidir.
Serbest piyasa adı altında piyasaların dolayısı ile elde edilen gelirlerin belli global güçlerin kontrolüne geçmesine müsaade etmeyen devletler, hem kaynakları, hem de parayı serbest hale getirerek bireylere fırsat eşitliği tanıdığı gibi elde edilecek gelirlerin adil paylaşımını sağlayacaktır.
İsteyen herkese proje mukabili faizsiz kredilerin verilmesi paranın tekelleşmesini önleyeceği gibi, milli gelirin de adil bir şekilde dağıtılmasına sebep olacaktır.
Para ulaşılamaz bir nesne olmaktan çıkarılıp herkesin istifadesine sunulursa kaynak dağılımı geniş bir tabana yayılacaktır. Üretimle oluşturulacak gelir de geniş halk kitleleri arasında adil bir şekilde bölü-şülecektir.
Milli Ekonomi Modeli'nde devlet, vatandaşlarının gıda, barınma, eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Bu haklar doğumla kazanılır. Bir insanın üretim kabiliyeti olsun veya olmasın her yaşta tüketim hakkına sahiptir. Bu insan olarak dünyaya gelmesinin sonucudur.
Bu amaçla devlet, emisyon hacmini artırmak suretiyle, proje karşılığında üretimi teşvik ettiği gibi, sosyal devlet olmasının gereği olarak tüketici kesimini destekleyerek gelirin adil bir şekilde dağılımını sağlar.
Ev hanımlarını emekli etmek, yeni doğan her çocuğa, işsizlere ve kimsesiz yaşlılara maaş vermek, öğrencilere karşılıksız burs vermek gibi insanlara doğrudan gelir desteği sağlanması, tüketim kabiliyeti olmayan kesimlere ihtiyaçlarını karşılama fırsatı verecektir. Ayrıca eksik kalan talebi tamamlayacak ve gelir dağılımında dengeyi sağlayacaktır.
Sosyal devlet anlayışı, alt gelir grubuna ait insanları, üst gelir grubuna ait insanların hayat standardına yaklaştırarak aradaki açığı kapatmaktadır. Böylece fertler arasındaki servet ve gelir uçurumları kapatılacağı gibi insanların birliği ve beraberliği de gerçek anlamda sağlanacaktır. Toplumdaki gelir farklılığı insanların meslekleri ve kabiliyetleriyle ilgili bir detaya dönüşecektir.
Milli Ekonomi Modeli'nde gelir düzeyinde uçurumlar yerine toplumun en üst gelir grubu ile en alt gelir grubu arasında belli bir denge olacak, asla açlık sınırının altında yaşayan insanlarla, aynı anda tüketim çılgınlığı bir anda olmayacaktır. İnsan onuruna yakışmayan tablolar sona erecek, çöplüklerde gıda arayan insan manzaraları tarih olacaktır.
Milli Ekonomi Modeli'nin vergi politikası ise gelir dağılımını düzelten pratik uygulamalarıyla alt gelir grubunda bulunan insanları koruyan bir yapıya sahiptir. Özellikle tüketim üzerinden tahsil edilen dolaylı vergiler, dar gelirli insanların gelirini daha da düşürerek üst gelir grubuna mensup fertlerle aradaki gelir farkını daha da açmaktadır.
Yıllık geliri 100 000 YTL'nin altında olan kesimden vergiyi kaldıran vergi politikası, sosyal devlet anlayışı ile birlikte uygulandığında dar gelirli kesim her iki açıdan da desteklenecektir. Böylece hem dar gelirli kesimin gelir düzeyi yükseltilerek istenilen seviyeye çıkarılacak, hem de bu kesimin istenilen düzeylerde tüketmesi, üretici için ihtiyaç duyulan pazarın da oluşmasını sağlayacaktır.